- 31 Ekim 2025 - İNSANİ HİZMETLERİN BAŞLANGIÇ NOKTASI ANA-BABA HUKUKUNA RİAYETTİR
- 23 Ekim 2025 - TARİHSELLİK ÜZERİNE
- 17 Ekim 2025 - İSRAİLİYAT ÜZERİNE!!!
- 10 Ekim 2025 - CİHAD İZZET VE ŞEREF KAZANDIRIR
- 03 Ekim 2025 - SAHABEYİ ÇOK SEVİYORUZ
- 02 Ekim 2025 - ÂDİL YÖNETİMİN ŞİFRELERİ
- 21 Eylül 2025 - ANA SINIFLARI VE YOGA EĞİTİMİ
- 12 Eylül 2025 - MESCİD VE İMAM
- 05 Eylül 2025 - DEĞERLER EĞİTİMİ ÜZERİNE
- 29 Aðustos 2025 - TEVHİD-İ TEDRİSAT
- 21 Aðustos 2025 - NİTELİKLİ MÜSLÜMAN YETİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ
- 17 Aðustos 2025 - ÂLİMLER İÇİN GÖREV TANIMI VE EĞİTİM-ÖĞRETİM
- 07 Aðustos 2025 - MÜNAFIK ZİHNİYETİN HAYATA BAKIŞI
- 04 Aðustos 2025 - ADİL SİYASETÇİ OLMAK İÇİN VAHYİN EĞİTİMİNDEN GEÇMEK GEREKİR
- 28 Temmuz 2025 - ZALİMİN ZULMÜ VARSA MAZLUMUN ALLAH'I VAR
- 22 Temmuz 2025 - KUDÜS'E BİR DE BU FETVADAN BAKALIM
- 21 Temmuz 2025 - İLGİLENENLER İÇİN METODİK BİR HATIRLATMA
- 31 Mayýs 2025 - MÜRŞİD-İ KÂMİL KİMDİR?
MEHMET SÜRMELİ
-YENİ- KAVRAM KATLİAMI
KAVRAM KATLİAMI
Daha önceleri değişik çalışmalarımızda belirttiğimiz gibi Kur’an’daki “Velayet” konusu âlimlerimiz tarafından yeterince ve vahyin ruhuna ve nübüvvetin gayesine uygun olarak işlenmemiştir. Kur’an-ı Kerimin tamamına yakınında siyasal anlamlar içeren bu kavrama yeterli ve doğru anlamlar verilemediği gibi kavramdan hareketle alternatif bir siyaset projesi hazırlanmamıştır. Müslüman araştırmacılar çeşitli nedenlerle bu konuya duyarsız kalmışlardır. Yirmiye yakın anlamdan siyasal içeriği olmayan manalar meallerde tercih edilmiş ve kavramın içerisi boşaltılmıştır. Bunun nedenini iyi bir Kur’an okuyucusu olarak şimdi daha iyi anlıyoruz ki ilerde bunlara detaylı olarak değineceğiz. Kur’an, mü’minlerden dinin hayata hâkim kılınmasını ve hayatın hiçbir alanında zalimlerle ortak hareket edilmemesini istemektedir. İslâm, zulmü de zulme destek olmayı da haram kılmıştır. Kur’an bütünlüğünün ana konularından birisi, hiçbir kâfirin Müslümanlar üzerinde velayet/yönetim hakkının olmadığını insanlığa deklare etmektir. Bu önermenin izahı ve geçmişte yaşandığının ispatı mahiyetinde Rabbimiz, Müslümanlara Kur’an kıssalarını göndermiştir. Kıssalarda tevhid mücadelesi veren peygamberlerin zalimlere ve kâfirlere karşı dirençleri ve mücadeleleri anlatılır. Müslümanlar için de metodik kurallar içeren bu kıssalardan elbette bir İslâmî hareket fıkhı ortaya koymak mümkündür. Esefle belirtelim ki ne ülkemizde ne de diğer halkı Müslüman ülkelerde bu tip çalışmalar yeterince yoktur. Kur’an kıssalarından mülhem uygulanabilir bir İslâmî hareket fıkhı hazırlanmamıştır. Kıssaları “mizansen” olarak gören kafanın amacı ise Müslümanların hayatı vahiyle anlamlandırma projelerine bilerek darbe vurmaktır. Müslümanları yaşanmış bir İslâmî hareket fıkhından mahrum etmektir. Çünkü hayal ve algı üzerinden sahici bir proje üretmek mümkün değildir.
Dünyanın farklı yerlerindeki bazı Müslüman ilim adamları ve hareket liderleri velayetle ilgili ayetlerden ve kıssalardan yola çıkarak siyaset fıkhı çalışsalar da, bu çalışmalar bir proje niteliğinde değildir. İnsanı küfre karşı tavırlı olmaya ve teyakkuz hâlinde olmaya çağıran bu çalışmalardan yeni bir yönetim/siyaset usulü belirleyip tüm dünyanın sorunlarına çare olacak biçimde sistem çıkarmak mümkün değildir. İnsanın radikal damarlarını besleyen bu çalışmalar, henüz bir siyaset projesine dönüştürülememiştir. Diyeceğimiz, bu alandaki çalışmalar yeni sahiplerini beklemektedir. Şayet bu çalışmalar sonlandırılarak tüm dünyaya, özelde de Müslümanlara sunulmazsa siyasal arayışlarını batıdan yana yapan Müslüman gençleri itikaden de kaybedeceğiz. Bu kayıp kitlesel bir irtidattır. Siyasal tercihle başlayan bu değişim insanların hayatlarının bütün boyutlarına yansımaktadır. Fakat hiçbir Allah kulu bu değişimin itikadi boyutlarının hükmünü yüksek sesle henüz söyleyemedi. Cesaret edemedi. Mektepli ve alaylı ulema(!) sanki dilini yuttu. Ülkemizin sözde uleması, insanımıza zorla dayatılan sonra da kurumsallaştırılan politeist hayat tarzına suskunluğu ile cevaz verme günahını işledi. Neticede insanlar, hem batılı bir dünya görüşü alınıp yaşanabilir hem de Müslüman kalınabilir yanlışına saplanıp kaldılar. Zaman zaman, referansını Yusuf Suresi 106. Ayetten alan “müşrik Müslümanlık(!)” diye ifade ettiğimiz durum tam bu anlayıştır. Şirkle imanı aynı kalpte bir araya getirmek. Hâlbuki Müslümanların yeni varlık alanları bulup zafere ulaşmaları bu hakikatin insanlara anlatılmasına bağlıdır. Meseleyi bilenler ya bu gerçeği hemen söyleyecekler veya sustukları için ahirette, ilmi gizlemenin lanetine ve acı sonucuna katlanacaklardır. Fildişi kulelerde lüzumsuz ve gereksiz tartışmalarla malumatfuruşluk taslamak tekliften kaçan niteliksiz kişilerin işidir. Kişi yüklendiği tekliflerin hakkını vermekle insaniyet makamına yükselir. Aldığı teklifin mahiyetini bilmeyen ve hakkını veremeyen insan bile değildir.
MEHMET SÜRMELİ



Henüz Yorum yok