MUHAMMED SEFA RUMELÝ

-YENÝ- OSMANLI TOPLUMUNDA RAMAZAN GELENEKLERÝ...

 

OSMANLI TOPLUMUNDA RAMAZAN GELENEKLERÝ...

Osmanlý toplumu,  Ramazan     ayýna  has birbirinden güzel hasletler ve kadim gelenekler geliþtirerek bu mukaddes ayý, en güzel þekilde ifa etmeye çalýþmýþtýr. Asýrlara meydan okuyan bu gelenekler, cemiyet hayatýnýn inkiþafýnda önemli bir görev üstlenmiþ toplumsal dayanýþma ve yardýmlaþmaya büyük bir katký saðlamýþtýr. Bazýlarý  günümüze kadar ulaþmýþ yüksek bir ahlaki þuur gerektiren bu geleneklerden bazýlarý þunlardýr:

-Zimem (Borç) Defterleri

Ramazan ayýnýn   uhrevi atmosferi, Müslümanlarý her anlamda müspet yönde etkileyerek toplumdaki beþeri münasebetlerin  geliþmesine olumlu yönde  katký saðlamýþtýr. On bir ayýn sultaný olan Ramazanýn teþrifiyle beraber, Osmanlý   toplumunda  dayanýþma ve yardýmlaþma faaliyetlerinde  gözle görülür bir artýþ olurdu.  Hâli vakti yerinde olanlar, esnaflar tarafýndan tutulan  zimem/veresiye defterlerinde kayýtlý olan bir ya da birden fazla  borçlu kiþiyi rastgele seçerek; bu kiþilerin tüm borçlarýný, hiçbir menfaat gözetmeksizin öderlerdi. Hayrý yapan da borcu ödenen de birbirlerini görmez, birbirlerini tanýmazlardý. Osmanlý toplumunun  yardýmlaþma hususunda göstermiþ olduðu bu zarif tavýr,  kadim bir medeniyet  anlayýþýnýn apaçýk tezahürü olarak insanlýða soylu bir örnek  teþkil etmiþtir.

-Diþ Kirasý

Osmanlý toplumu, Ramazan ayý boyunca evlerinin kapýsýný kim çalarsa çalsýn gelenleri mutlaka yemeðe davet ederdi. Tanrý misafirlerine,  her türlü ikram yapýlýr mükellef sofralarda eþsiz ziyafetler verilirdi. Bununla da yetinilmez, diþ kirasý adý altýnda misafirlere; tespihler, içi akçe dolu keseler, gümüþ tabaklar, el iþi yüzükler gibi kýymetli hediyeler takdim edilirdiBu  gelenekte verilmek istenen mesaj ise þuydu: “Ey Tanrý misafiri! Sen, bize büyük bir lütuf, çok hoþ bir nimetsin. Sana yapacaðýmýz her türlü hizmet ve ikram,  Yüce Allah’a yapýlmýþ sayýlacaktýr. Senin, hane-i saadetimize teþrifinle Rabbimiz inþallah bizleri mükafatlandýracak ve sen de  buna vesile   olduðun için  büyük bir hayra  gireceksin.”

-Kutsal Emanetler

Mukaddes topraklarý, bir çöl kelebeðinin kanadýnýn çýkardýðý esintiden bile sakýnan ecdat, kutsal emanetlerin muhafazasý için de elinden gelen her þeyi azami ölçüde yapmýþtýr.Özellikle,Ramazan ayýnýn on ikinci günü, devlet ricali için ayrý bir öneme ve deðere sahipti. Topkapý Sarayý‘nda  bugüne özel hazýrlýklar yapýlýr kutsal emanetlerin muhafaza edildiði  has oda, gül sularýyla temizlenir, güzel kokulu amber ve tütsüler yakýlarak insaný mest eden efsunkâr bir atmosfer oluþturulurdu. Has odadan çýkan toza bile büyük bir hürmet gösteren Osmanlý, Has odanýn temizliði sonrasýnda çýkan her türlü atýklarý özel bir yere dökerdi. Padiþah baþta olmak üzere tüm devlet ricali, has odaya teþrif eder gümüþ sanduka içinde özenle korunan Hýrka-i Þerif,  bizzat sultan tarafýndan  huzura çýkarýlarak gelen ziyaretçilere  gösterilirdi.

-Tembihnâmeler

Osmanlý’da Ramazan ayýnýn gelmesiyle beraber, tembihnâme/nasihatnâme fermanlarý yayýnlanýrdý. Bu tembihnâmelerde, Ramazan ayý boyunca ahalinin nasýl hareket etmesi  gerektiði tüm detaylarýyla anlatýlýrdý. Özellikle müminler, bu mükerrem ayda  ibadetlerine dikkat etmeleri hususunda uyarýlýrdý. Tembih fermanlarýnda ayrýca gayrimüslimlere de çeþitli ikaz ve tavsiyelerde bulunulurdu. Yemeklerin israf edilmemesinden tutun da kýlýk kýyafet ve ibadet adabýna  kadar  birçok husus, en ince ayrýntýsýna kadar  bu  fermanlara yazýlýr ve halka duyurulurdu.

-Mesai Saatlerinin Deðiþtirilmesi

Ramazanýn ilk günü bütün devlet daireleri tatil edilir, diðer günlerdeyse mesai saatleri çalýþanlarýn rahat oruç tutabilmeleri için deðiþtirildi. Memurlar genellikle nöbetleþe çalýþýrlardý.

-Cerre Çýkmak

Medreselerde dini eðitim alan talebeler/suhteler, üç aylarýn (Recep-Þaban-Ramazan) gelmesiyle beraber cerre/izne çýkarlardý. Yani, medreseler bu dönemde eðitime ara verir talebeler de evlerine, ailelerinin yanlarýna dönerlerdi. Talebeler tatilde bile boþ durmaz, halka yönelik irþad  faaliyetlerinde  bulunurlardý. Ayrýca bu aylarda,  suhtelere halk tarafýndan erzak ve para yardýmý da yapýlýrdý.

-Ýbadethanelerin Bakýmý

Maðfiret kapýlarýnýn ardýna kadar açýk olduðu Ramazan-ý Þerif  ayý baþlamadan  önce tüm ibadethaneler bakýma ve onarýma alýnýr gül sularýyla yýkanan mescitlerin kokusu,  cemaati adeta mest ederdi. Kandiller, gaz yaðlarý ile yakýlýr camiler ve sokaklar Ramazan boyunca ýþýl ýþýl  olurdu.

-Huzur Dersleri

Ramazan ayýnýn ilk on günü, padiþahýn da bizzat teþrifiyle sarayda tefsir dersleri yapýlýrdý. Þeyh’ül Ýslam nezaretindeki seçkin alimler, devlet ricali huzurunda Kuran-ý Kerim’den bir bölümü tefsir eder ilahi mesajýfarklý açýlardan ele alýrlardý. Huzur  derslerine iþtirak eden herkes, padiþah da dahil olmak üzere, edeben diz üstü çöküp yerde oturmak zorundaydý.

-Tekne Orucu/Oruca Direk Vurma

Bu güzel gelenek, günümüze kadar ulaþabilmiþ çocuklara dini eðitim ve ibadet disiplinin nasýl verilmesi gerektiðini  gösteren çok önemli bir pedagojik uygulamadýr.  Oruç tutamayacak kadar küçük olan çocuklar, yarým gün, genellikle sabahtan öðle vaktine kadar, oruç tutarlardý. Bu çocuklara, yetiþkinler çeþitli hediyeler alýr Ramazan ayý çocuklar açýsýndan unutulmaz bir þenliðe dönüþürdü. Çocuklarýn tuttuðu bu yarým günlük oruca, oruca direk vurma ya da tekne orucu da denilirdi.

-Narh Defteri

Ramazan ayýnda, tüccarlarýn sattýklarý ürünlere,  fahiþ oranda  zam yapmasý yasaktý. Fiyatlarýdevlet  belirlerdi. Fiyat belirlerken, öncelikle toplumun yararý göz edilir esnafýn kârý, mümkün olduðu kadar  asgari düzeyde tutulurdu. Esnafýn, yetkili mercilerden izin almadan fiyat arttýrmasý kesinlikle yasaktý.

-Ýftar Adabý

Ramazan yardýmlaþma ve dayanýþma ayý olduðu için Müslüman ahali, iftar vakti evinin kapýlarýný daima açýk tutar yolda kalmýþ  ya da yardýma muhtaç insanlarý; din, dil, ýrk ayrýmý yapmadan evlerine davet ederlerdi. Ýftar sofralarýnýn olmazsa olmazý tabii ki misafirdi. Misafiri olmayan sofranýn bereketi de olmazdý. Yemek iki bölümde yenilirdi. Birinci bölümde,   iftariyelik olarak adlandýrýlan su, hurma, tuz, çerez, þerbet türü hafif þeyler ikram edilirdi. Akþam namazý eda edildikten sonra asýl sofra kurulur konuklara ana yemekler sunulurdu.

-Arife Çiçekleri

Osmanlý’nýn toplumsal hayatýnda çocuklar çok önemli bir yer tutmaktaydý. Dini bayramlar, çocuklar için birbirinden  güzel hediyeler ve yeni kýyafetler almak demekti. Aileler, çocuklarýna bayram öncesi yeni elbiseler alýrlardý. Çocuklar  arife günü bayramlýklarýný giyer sevinç içinde sokaklarda boy gösterirlerdi. Halk, güzel giyimli bu çocuklara arife çiçekleri ismini vermiþti.

-Sadaka Taþlarý

Sadaka taþlarý geleneði baþlý baþýna bir erdem ve bir ahlak düsturudur. Cami, mescit, türbe ve  tekkelerin bahçelerine içi çukur taþ/mermer bloklar konulurdu. Bu taþ bloklara, yani günümüzün deyimiyle yardým sandýklarýna, insanlar hayýr hasenat için akçe ve altýn býrakýrlardý. Yardýma muhtaç kiþiler de bu taþlara býrakýlan paradan, kendi ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek kadar olan kýsmýný alýr ve hayýr yapan kiþiye dua ederdi. Sadaka taþlarýnýn baþýnda nöbet tutan bir görevli bulunmazdýÇünkü dönemin serseri ve ayyaþý bile o taþlarýn içinde yer alan sadakalara el sürmez böyle sefil bir davranýþa tevessül etmezdi.

-Mahya Sanatý

Osmanlý’da Ramazan denilince akla gelen bir baþka  gelenekte, mahya sanatýyla süslenmiþ ýþýk kümelerinden oluþan yazýlý  levhalardý. Baþlangýcý 16. yüzyýla kadar uzanan bu sanat, her camiyi müstakil  bir kehkeþana dönüþtürüyordu. Ýki minare arasýna asýlan ýþýk kümelerindeinsanlarý hayra ve takvaya davet eden ifadeler, çeþitli ayet ve hadisler yazýlýrdý. Bu gelenek, ilk olarak Fatih ve Beyazýt Cami’lerinde uygulanmýþtýr. Daha sonra Anadolu þehirlerine de yayýlan bu ýþýkla yazý yazma sanatý, günümüze kadar ulaþmýþtýr. Mahya ile süslenmiþ camiler, kendi lisanlarýyla Rablerini tesbih ederek adeta gökyüzünde ýþýldayan yýldýzlara meydan okurlardý.

-Mum Alayý

Medine bulunan Mescid-i Saadet’te, normal zamanlarda altýn þamdanlarda iki balmumu yakýlýrken Ramazan ayý gelince mum sayýsý ona kadar çýkartýlýrdý. Resmi izin belgesi verilmeden bu iþlem yapýlamazdý. Belli kiþiler/aileler bu önemli görevi yapabilirdi.

-Piþi Daðýtmak ve Güllaç Tatlýsý

Hamurdan yapýlan, bir tür ekmek  olan piþi, Ramazan ayý gelince Osmanlý’nýn maharetli kadýnlarý tarafýndan mutlaka yapýlýr ve eþe dosta daðýtýlýrdý. Osmanlý kadýnlarýnýn nasýr tutmuþ ellerinden çýkan bu lezzetli ekmeðin kokusu, tüm sokaðý kaplar sokak kedileri bile dumaný üstünde yeni piþmiþ piþiyi dört gözle beklerdi. Gül suyu ile yapýlan güllaçlar, Osmanlý Ramazan mutfaðýnýn vazgeçilmez tatlýsýydý. Güllaç,  mükellef iftar sofralarýnýn her daim baþköþesinde yer alýrdý.

-Ramazan Davulcularý

Çalar saatin olmadýðý dönemlerde, davulcular sokak sokak gezer ahaliyi sahura kaldýrýrlardý. Gecenin koynunda, sessiz sedasýz sabahýn gelmesini bekleyen  yorgun sokaklar, davulun tok sesiyle irkilir uykudan uyanan mahmur gözler, hemencecik  sahur sofralarýný hazýrlamaya koyulurdu. Davul çalmanýn da bir adabýbir usulü vardý. Gayrimüslimlerin yaþadýðý mahallelerde, davul çalmak kesinlikle yasaktýSadece Müslüman ahalinin yaþadýðý yerlerde davul çalýnabilirdiDavulcu,sokaklarda dolaþýrken pencere önlerine konulan çiçeklere bakar ona göre davul çalardý. Eðer bir evin penceresinin önüne, sarý renkte bir çiçek konulmuþsa o evde bir hastanýn yaþadýðý anlaþýlýrdý. O sokaktan geçenler   sessizlik orucu tutar kesinlikle gürültü yapmazlardý. Sarý çiçekler, adeta sükutun ve anlayýþýn iþaret fiþeði olarak gürültüyü birden keserdi.

-Darü’ l Tabak Ziyafetleri

Osmanlý kadim kültürünün en güzel hasletlerinden biri  olan darü’l tabak geleneði yardýmlaþmanýn ve konukseverliðin zirve noktasýdýr. Bu gelenek, bilhassa Ýstanbul’da yaþayan  zengin aileler tarafýndan  uzun yýllar boyunca devam  ettirilmiþtir.  Ev sahipleri, bir hafta boyunca iftar için üç ayrý sofra hazýrlatýr gelecek olan misafirler, bu mükellef sofralarda aðýrlanýrdý. Üç sofra da haremlik selamlýk uygulamasýna göre hazýrlanýr kadýnlara ve erkeklere farklý sofralar kurulurdu. Çocuklar, hizmetçiler, yoksullar ve tanrý misafirleri de unutulmaz, onlara da ayrý bir yerde sofralar hazýrlanýrdý. Sofra adabý gereði, ikram yapýlýrken zengin fakir ayrýmý yapýlmazdý. Bu sofralarda rütbe, makam, itibar bir anlam ifade etmez herkes eþit muamele görürdü. Ev sahiplerigelen misafirlerine, üzerlerinde ayet ismi yazýlý tahta kaþýklar sunardý. Her kaþýðýn kendine ait bir sofrasý vardý. Maide kaþýðýný seçenler, Maide sofrasýna, Nas kaþýðýný seçenler, Nas sofrasýna, Kevser kaþýðýný seçenler, Kevser sofrasýna oturur; böylelikle herkes kendi kaþýðýnda yazýlý olan sofrada iftarýný açardý. Darü’l tabak hükmünde olan hanelerin  kapýsý Ramazan ayý boyunca her daim açýk kalýr misafirle þenlenen bu sofralarýn bereketi ve neþvesi, arþ-ý âlâya kadar ulaþýrdý.

-Orta Oyunu ve Meddah Gösterileri

Sokak aralarýna  kurulan ahþap sahnelerde, birbirinden ilginç ve komik hikayeler anlatan meddahlar, Ramazan sevincine ayrý bir renk katarlardý. Kahkahalar edep duvarýna toslayýnca, çatýk bir kaþ, sus emri olarak ahaliye yeterdi. Zaten bu eðlenceli oyunlar, teravih namazý kýlýndýktan ve cami cemaati daðýldýktan sonra yapýlýrdý. Namaz biter bitmez gösteriler baþlar, çocuklarýn gülüþmeleri Ayasofya’dan bile duyulurdu. Hacivat ile Karagöz’ün bitmek bilmeyen kavgasý, çocuklarýn rüyalarýna girer dilbazlarýn söylediði tekerlemeleri ezberlemeye çalýþan ihtiyarlar, yanlýþlýkla dillerini ýsýrýrlardý. Sanatýn bile bir adabý ve saygýnlýðý vardý. Çarþý pazar sahura kadar açýk olur sokaklar insan seline teslim olurdu. Hayat iftardan sonra adeta tekrardan baþlardý.

-Türbe Ziyaretleri

Gufran ayý gelince, türbelerde ayrý bir telaþ yaþanýrdý. Sadýk türbedarlar, yýllardýr büyük bir özenle  bekledikleri mübarek emanetlerini, gül sularý ile yýkar misk kokulu tütsülerle bu zatlarýn makamlarýný/türbelerini çiçek bahçesine çevirirlerdi. Ýnsaný huzur ülkesine götüren bu mekanlar, Ramazan ayý boyunca ziyaretçilerle  dolup dolup taþardý. Kadýnlar ve erkekler ayrý kapýlardan huzura kabul edilir mahrem gözler birbirine kesinlikle deðmezdi. Dudaklardan dökülen içten  dualarýn týlsýmý, sanki geceye bir þeyler fýsýldardý. Özellikle,  Ebu   Eyyüb El-Ensari, Hz.Yuþa, Zembilli Ali Efendi, Aziz Mahmud Hüdâyi ve  Yahya Efendi’nin türbeleri, ziyaretçilerin yoðun  dua saðanaðý ile yýkanýr bu kabristanlar, yýllardýr toplumun maneviyatýný ayakta tutan temel direkler olarak zamana meydan okumaya devam ederlerdi.

-Sakal-ý Þerif Ziyaretleri

Ramazan ayý gelince, birçok camide peygamberimize ait olduðuna inanýlan, Sakal-ý Þerif ziyarete açýlýr meraklý gözler bu kutsal emaneti yakýndan görebilmek için  camilerin önlerinde uzun kuyruklar oluþtururlardý.

-Ramazâniyyeler

Kalem ve söz erbabý þairler; Ramazan ayýnýn faziletini, hazýrlýklarýný, geleneklerini, toplumsal hayata etkisini anlatan birbirinden güzel kasideler yazarlardý. Bu kasidelerin büyük bir kýsmý baþta padiþah olmak üzere devlet ricaline atfen kaleme alýnýrdý.  

-Semâi Kahvehaneleri

1800’lü yýllarda yaygýnlaþan semâi kahvehaneleri, Ramazan ayýnýn birinci gününde açýlýr arife günü iftardan sonra kapanýrdý. Aþýklarýn semâiler okuyarak birbirleriyle atýþtýðý bu kahvehanelerde, bazý geceler müdavimlere kitap da okunurdu. Semâi kahvehanelerinin giriþinde  muamma tahtasý olarak adlandýrýlan boþ bir levha bulunurdu. Buraya çeþitli bilmeceler yazýlýr doðru cevabý bilenlere hediyeler verilirdi.

-BaklavaAlaylarý

Kanuni Sultan Süleyman tarafýndan baþlatýlan bu uygulama, 19. yüzyýla kadar devam ettirilmiþtir. Sarayýn mahir aþçýlarýnýn yaptýðý enfes baklavalar, Ramazan ayý gelince askeri bölüklere daðýtýlýrdý. Baklava sinilerini taþýyan askerlerin oluþturduðu kalabalýk alaylar, halkýn oldukça ilgisini çeker  sinilerdeki baklavalar   ahalinin aðzýný sulandýrýrdý. Ramazanda orduya baklava daðýtýlmasý,  zamanla padiþahýn hakimiyet sembollerinden biri haline gelmiþti.

-KadirGecesiAlayý

Ramazan ayýnýn 27. gününe denk gelen Kadir Gecesi, tüm Ýslam aleminde olduðu gibi Osmanlý’da da büyük bir öneme haizdi. Kadir gecesi, padiþah kalabalýk mahiyetiyle beraber, saraydan çýkarak genellikle Ayasofya Cami’sine gider burada hünkâr imamýnýn kýldýrdýðý  Kadir Gecesi Namazýna iþtirak ederdi. Padiþah Alayýnýn geçeceði sokaklar  titizlikle temizlenir kandillerle aydýnlatýlýrdý. Cuma selamlýðýnda olduðu gibi sultaný yakýndan görmek isteyen halk, büyük bir izdiham oluþtururdu.

-Hilal Nöbeti

Ýslam alemi için, hilal nöbeti, vatan topraðýný beklemek kadar kutsal ve mühim bir vazifeydi. Bu aziz nöbeti tutabilmek, herkese nasip olmazdý. Sicili temiz, sözünün eri, itimat ehli kiþiler  bu kutsal keþfe talip olabilirdi.  Gözcü olacak kiþi, ahlak ve ilim sahibi olmak zorundaydý. Nitekim, Þeyh’ül  Ýslam’ýn seçtiði kiþiler, bu özel  görevi yapabilme þerefine nail olabiliyordu. Hilali gören keþþaf,  çölde vaha bulmuþ bir bedevi gibi büyük bir sevince kapýlýr Rabbine hemencecik niyazda bulunurdu. Merhamet ayýna yeniden kavuþulacak olmanýn mutluluðu  tüm þehri ayaða kaldýrýr ahalinin  þükür nidalarý, zamanla  yerini sevinç gözyaþlarýna býrakýrdý.

-Top Atýþý

Cihana büyük bir korku ve ürperti salan Osmanlý toplarý, bu sefer düþman surlarýný dövmüyor sanki ilahi bir þarký gibi aleme Ramazan ayýnýn geliþini ilan ediyordu. Ýmsak, sahur, iftar ve  bayramlarda atýlan toplarýn devasa sesi, küffarýn yüreðini titretirken her  top atýþý Rabbe adýnmýþ bir niyazýn gür sedasý olarak müminlere sevinç ve huzur  kaynaðý oluyordu.

-MeydanSofralarý

Ramazan ayýnda, baþta padiþah olmak üzere, devlet erkaný ve toplumunun zengin aileleri,  Ýstanbul’un belli meydanlarýnda devasa iftar sofralarý kurdurtur gelenlerden katiyen  bir ücret talep edilmezdi.

-Ýtikâf Hazýrlýklarý

Ramazan ayýnýn son on günü isteyenler camilerde itikâfa girerlerdi. On gün boyunca zorunlu haller dýþýnda camiden dýþarýya çýkmayýp ibadet eden müminlere, halk iftarlýk götürür karþýlýklý hayýr dualarý istenirdi.

-Mehteran Gösterileri

Osmanlý’nýn küffarýn ayaklarýný titreten askeri gücünün notalara yansýmýþ hali olan mehteran alaylarý, her ramazan ayý halka açýk yerlerde gösteriler yaparlardý. Halkýn büyük bir iþtiyakla dinlediði kahramanlýk marþlarý yeri göðü inletir yiðit savaþçýlarý hayali de olsa  cenk meydanýna götürürdü.

-Pide

Ekmek fýrýnlarý, Ramazan ayýnda büyük talep gören pideleri büyük bir özenle piþirirlerdi. Fýrýncýlar her sabah erkenden kalkar hamamda temizlenip öyle giderlerdi iþyerlerine. Fýrýnlara abdestsiz ayak basmamaya büyük özen gösterilirdi.

-Teravih Þerbeti Daðýtýlmasý

Ramazanayýnýn olmazsa olmaz içeceði, tabii ki,  birbirinden enfes þerbetlerdi. Teravih namazý kýlýndýktan sonra halka çeþitli bitkilerden yapýlmýþ leziz þerbetler daðýtýlýrdý. En çok bal þerbeti raðbet görür halk  ikram edilen þerbetlerin o mayhoþ tadýyla bütün günün  hararetinden kurtulurdu. Sýcak havalardaysa þerbetlere daðlardan getirilen kar parçalarý katýlýr daha da lezzetlenen þerbetler adeta içenlerin damaklarýný çatlatýrdý. Osmanlý’da sýrf þerbet daðýtýmý için   bir vakýf bile kurulmuþtu.

-EnderunUsulü Teravih Namazý

Osmanlý’da, devlet adamý yetiþtirmek amacýyla kurulan  Enderun mekteplerinden mezun olan hocalarýn kýldýrdýðý; her dört rekatta bir farklý usul ve makamda Kur’an-ý Kerim tilavetinin yapýldýðý teravih namazýna, enderun usulü teravih namazý deniliyordu. Ýlk olarak, Mustafa Ýtri tarafýndan 1712 yýlýnda dillendirilen enderun usulü teravih namazý;   2. Mahmud döneminden (1812) itibaren  kýlýnmaya baþlanmýþtýr. Zamanla baþka camilerde de bu usülde teravih namazlarý kýlýnmýþtýrEnderun usulü teravih namazýnda, her dört rekatta bir Türk musikisinin farklý  makam ve usulünde Kur’ an tilaveti yapýlýrdý. Ayrýca, her dört rekatta bir selam verildikten sonra  çeþitli  makamlarda ilahi ve kasideler de  okunurdu. Allah’a teslim olmuþ yürekler, bu uhrevi ziyafetin etkisiyle adeta aþka gelirdi.

-Merhaba ve Elveda Ýlahileri

Osmanlý toplumu,  Ramazan ayýnýn gelmesini büyük bir özlemle beklerdi.  Rahmet ayýna kavuþabilmek, aþýðýn  maþuku ile buluþmasý  gibi büyük bir sevinç kaynaðýydý.  Bu yüzden, Ramazanýn ilk on beþ günü, billur sesli müezzinler/mevlithanlar  ruha neþe veren merhaba/hoþ geldin  ilahileri okurken son on beþ gündeyse ilahiler daha hüzünlü bir hal alýr. Ayrýlýk acýsý Müslümanlarýn yüreklerine bir kurþun gibi saplanýr Þehr-i Ramazan gözyaþlarý içinde uðurlanýrdý.

Henüz Yorum yok

Ýlk yorumu siz yazýn.

Yorum Býrakýn

E-Mail adresiniz yayýnlanmaz.







Yazarýn Diðer Makaleleri