MUHAMMED ÞAMÝL GENÇOSMANOÐLU

SIRADANLAÞMAK

SIRADANLAÞMAK

Bu topraklarýn en büyük sorunu nedir? Üzerinde oynanan en büyük oyun nedir? Bana kalýrsa, ne dýþ güçler; ne Siyonizm, ne Büyük Ermenistan, ne de Yunanistan’ýn “Büyük Yunanistan” hayali ne de iç güçler; 250 yýldýr baþýmýza bela olan batýlýlaþma ideolojisidir. Bu topraklarda yaþayan Müslümanlarýn en büyük problemi, kendi özgüvenini kaybetmeleri, büyük hayaller kurmayý terk etmeleri ve sýradanlaþmalarýdýr.

Aslýnda bütün bu baþlýklarý “sýradanlaþmak” kavramý altýnda toplayabiliriz. Sýradanlaþmak, genel itibariyle insanlarýn yalýnkat ve günübirlik düþünceye alýþmalarý, popülizmin etkisinde kalmalarý, yani uydum kalabalýða demeleridir.

Sýradanlaþma yukarýdan baþlar; toplumun her katmanýna, yukarýdan aþaðýya doðru etkide bulunur. Toplumsal yapýyý bir piramide benzetirsek, piramidin en üstünde sýradanlaþma baþlar. Önce bir ülkenin aydýnlarý, okur-yazarlarý ve kanaat önderleri sýradanlaþýr, sonra da halk. Zira toplumu yönlendiren de esasen bu iki kesimdir.

Alemlerin Efendisi (sav) þöyle buyuruyor:

“Ýnsanlardan iki sýnýf var ki, onlar salâha ererse insanlar da salâha erer; onlar fesada girerse insanlar da fesada girer: âlimler ve âmirler (yöneticiler).” (Bkz. Kenzu’l-ummal, 10/191)

Bu iki sýnýf toplumu yönlendirecekken, günümüzde toplum onlarý yönlendirmeye baþlamýþtýr. Dijital çaðýn en büyük açmazlarýndan biri, sosyal medya ve takipçi sayýsýdýr. Doðruluðunuz ve itibarýnýz takipçi sayýnýza bakarak deðerlendirilmektedir. Maalesef popüler kültür bu grubu da etkisi altýna almýþtýr. Yaptýklarý her iþe popüler kültürün onayýný almak zorunda hissetmiþlerdir; bu durum da onlarý sýradanlaþtýrmýþtýr. Toplumun üst kesimindeki sýradanlaþmayý, toplum kendisi beslemiþtir diyebiliriz. Burada bu kesimi aklamak diye bir niyetimiz yok elbette. Bir yazarýn veya bir ilim ehlinin, takipçi sayýsý üzerinden deðer bulmasý, yazarý o ilim ehlini ister istemez sýradanlaþmaya itmiþtir. Madem düþüncelerinde haklýsýn, neden takipçin az?

Düþüncelerinin neden toplumda bir karþýlýðý yok? Bu tür suçlamalardan kurtulmak için takipçi sayýný artýrmaya çalýþmak, beraberinde sýradanlaþmayý getirmiþtir. Bir hakikati tek baþýna savunmaya devam etmek mi, yoksa o hakikati halkla buluþturma telaþý içine girmek mi? Bu soruya cevap vermek çok zor, çünkü “hakikat” denilen þeyin de toplumla buluþmak gibi bir mecburiyeti vardýr. Bu nasýl saðlanacak? Bu soru, bir önceki sorunun cevabýna katký saðlayacaktýr. Hakikatin toplumla buluþmasýný saðlamaya çalýþýrken, toplumun genel geçer doðrularýna yakýnlaþacaðýz diye hakikatin de sýradanlaþtýðýný görürüz. Topluma ulaþacaðým derken, teklif sunan bir pozisyonda iken toplumun yanlýþ tekliflerine de maruz kalýyorsunuz. Biraz sizden, biraz bizden mantýðý, doðrunun marifet boyutuna halel getiriyor. Doðru halka ulaþýrken duruþunuz bozulmasa da, “toplumsallaþacaðýz” derken hem sizin doðrularýnýz hem de toplumun yanlýþlarýyla harmanlamak zorunda kalýyorsunuz; bu sefer aðýrlýklý ortalama da hakikatten ziyade aleladelik öne çýkýyor.

Burada, inandýðým deðerleri daha fazla kiþiye ulaþtýrayým diyerek, sýradanlaþmaya bir de gerekçe bulunmuþ oluyor.

Toplumun doðru bir yön bulabilmesi için, dirayetli alimlere, toplumu okuyan ve ona göre çözüm sunabilen akademisyenlere, erdemli yazarlara ve bedeli ne olursa olsun inandýðý ilkelerden vazgeçmeyen kanaat önderlerine ihtiyaç vardýr. Eðer bu kesimde bir sýkýntý yoksa, toplumun düzelme potansiyeli vardýr.

Diðer bir kesim olan umara (siyasetçiler/yöneticiler) de önemlidir. Eðer bunlar iþin ehli, adil ve çalýþkanlarsa, toplumun geliþmesi ve olgunlaþmasý potansiyeli daha da artacaktýr. Ancak günümüzde siyasetçilerimiz politikacý olmayý öncelediler. (Politika ile siyaset arasýnda fark vardýr; konuyu daðýtmamak adýna buna girmiyorum.) Ýdealist politikacýlar, halký memnun etme adýna ideallerinden vazgeçtiler. Toplumu kendi seviyesine yükseltmek yerine, toplumun seviyesine inmeyi tercih ettiler. Çünkü toplumu idealize etmek zordur; toplum yeniliklere ve deðiþimlere kapalýdýr. Teklifler sunduðunuzda, toplum sizi dýþlar. Politikacý için her þey oy almaktan ibarettir; ülkemizde bir oy çok büyük bir öneme sahiptir, hiç kimse bir oyu feda edemez! Siyasetçiler de, tekliflerinin karþýlýk bulamayacaðýný ve bunun sonucunda oy kaybedeceklerini düþünerek, popüler kültüre kurban gittiler; sýradanlaþtýlar.

Aklý baþýnda topluma önderlik edecek insanlar da, maalesef popülizmin etkisinde kalarak sýradanlaþtýlar. Topluma sunulmasý gereken teklifleri sunamadýlar, çünkü bu durum makbul bir “hoca” olmamak anlamýna geliyordu. Toplumdan karþýlýk görmek adýna, toplumun düþük deðer yargýlarýna yaslandýlar; bu yüzden, topluma deðiþimi teklif edemediler.

Günümüzde, Ýslami kesimin yazarlarý ve çizerleri, çoðunlukla eleþtirel bakýþ açýlarý yerine romantik bir yandaþlýðý seçmiþlerdir. Erdemli bir duruþa sahip entelektüeller taraf olabilirler, ancak yandaþ asla olamaz. (Az da olsa, dünya menfaatleri uðruna savrulmayan, eðilmeyen, bükülmeyen ve duruþunu bozmayan düþünce adamlarýný tebrik ediyorum. Allah onlardan razý olsun.) Taraf olmaktan yandaþ olmaya nasýl evrildik? Belki de bu durum, ortamýn sunduðu hal ve þartlarýn getirdiði rantý kullanmamanýn, enayi yerine konmuþ olmalarýndan kaynaklandýðý zehabýna kapýlmalarýndan ileri geliyor. Aslýnda bu, bir tür mahalle baskýsýdýr. “El alemin akýllýsý sen misin, biraz da gel, sen de bu nimetlerden tat!”

Toplumun tüm kesimi olarak sýradanlaþmaktan kurtulmak için mücadele  etmeliyiz. Hatta bu durumu bir milli mücadele gayretiyle yapmamýz gerekmektedir.

Sýradanlaþmak, popüler kültürün etkisinde olmak; gündemini baþkalarýnýn belirlemesine göz yummaktýr. Popüler kültürün ve gidiþatýn etkisiyle hayatýna anlam vermek, sýradanlaþmaktýr.

Sýradan olmamak için, bireysel planlarýn, programlarýn, okuma hedeflerinin, entelektüel faaliyetlerin, davet ve teblið çalýþmalarýnýn ve gece hayatýnýn, -zikir,-, tefekkür boyunu- olmasý gerekir.Sýradan olmamak, insanýn aklýný, düþüncesini, hedeflerini ve ideallerini toplumun gidiþatýna býrakmamak demektir; toplumsal baskýlara boyun eðmemek demektir. Sýradanlaþmamak,  bir yana bir bu yana savrulmamak demektir.

Sýradanlaþmamak, düþüncelerinin, inançlarýnýn ve ufkunun toplum tarafýndan yönlendirilmemesi demektir. “El ne der?” dinine inanmamak, ne olursa olsun inandýðýn Ýslam ilkelerinden vazgeçmemek; istikamet üzere, kýnayýcýnýn kýnamasýndan ve toplumsal tepkilerden çekinmemektir. Herkes sapsa bile, deðiþse bile deðiþmemektir.

Hz. Peygamber (sav) gece dualarýnda Allah Teâlâ’dan þöyle yardým istemiþtir:

“Ey Allahým! Kederden, (yersiz) hüzünlenmekten, âcizlikten, tembellikten, korkaklýktan, cimrilikten, aðýr borçtan ve sýradan bir kimse olmaktan sana sýðýnýrým.” (Buhari, Edeb’ü’l-Müfred, s.219)

Demek ki sýradanlaþmak kaçýnýlmasý gereken kötü bir durumdur. Bu hadisi öðrendikten sonra sýradanlaþma hakkýmýz elimizden alýnmýþtýr. Allah ve Resulü, bir iþe hükmettiði ( bir konuda karar verdiði ) zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadýn için, artýk o iþte kendi isteklerine (ve beklentilerine) göre (baþka görüþleri) seçme ve tercih hakký yoktur, olamaz!(Ahsab 36)

Ýnanan bir insan sýradanlaþamaz. Bu konu artýk kendi insiyatifinde de deðildir. Sýradanlaþmamak artýk onun için bir ibadettir.

Ýnsaný sýradanlaþmaktan kurtaracak olan, inançlarýna olan sadakati, baðlýlýðý ve bedeli ne olursa olsun o inançlarýný hayata geçirme gayretidir.

Henüz Yorum yok

Ýlk yorumu siz yazýn.

Yorum Býrakýn

E-Mail adresiniz yayýnlanmaz.







Yazarýn Diðer Makaleleri