MUHAMMED ÞAMÝL GENÇOSMANOÐLU

-YENÝ- 15 TEMMUZ: BÝR MÝLLETÝN CÝHAN DEVLETÝ YÜRÜYÜÞÜNÜ DURDURMAYA YÖNELÝK ENGELLEME GÝRÝÞÝMÝ

15 TEMMUZ: BÝR MÝLLETÝN CÝHAN DEVLETÝ YÜRÜYÜÞÜNÜ DURDURMAYA YÖNELÝK ENGELLEME GÝRÝÞÝMÝ

"960'ta Oðuzlarýn Cend'e inmesi, ardýndan Selçuklu Devleti'nin kurulmasý, onun tecrübesiyle bu yürüyüþün Osmanlý Devleti ile devam etmesi ve nihayetinde Osmanlý'dan daha güçlü ve etkin bir devlet olsun diye kurulan Türkiye Cumhuriyeti... Bu sadece tarihî bir kronoloji deðildir, bir manadýr, bir büyük ülküdür, bir milletin 'cihan devleti' yürüyüþüdür. Ýþte 15 Temmuz, bu yürüyüþü durdurma teþebbüsüdür."

Milletlerin tarihi, sadece savaþlar, barýþlar, iktidar deðiþimleri ya da coðrafî geniþlemelerle ölçülmez. Gerçek tarih, bir milletin taþýdýðý idealleri, üstlendiði misyonu ve bu misyonu tarih boyunca nasýl sürdürdüðünü kavramakla anlam kazanýr. Türk milletinin tarihsel yürüyüþü de böyle bir idealin, bir cihan tasavvurunun izlerini taþýr.

Burada bir Türk ýrký deðil kastetiðim, Ýslamla müþerref olan Müslüman Türkler. Çünkü Müslüman olamayan Türklerin böyle bir misyonu yoktur. Türk’e ruh veren islamdýr.

960 yýlýnda Oðuzlarýn Ýslamiyet’i kabul ederek Cend’den hareketle tarih sahnesinde yeni bir rota çizmesi, sýradan bir kabile hareketinden çok daha derin bir anlam içerir. Bu hareket, inanç merkezli bir medeniyetin taþýyýcýlýðýný üstlenen bir milletin ilk adýmýdýr. Bu adým, Selçuklu Devleti ile siyasi bir forma bürünmüþ; Malazgirt’te Anadolu’nun kapýlarýnýn açýlmasýyla tarihsel yön deðiþmiþ; Anadolu topraklarýnda þekillenen bu yürüyüþ, Osmanlý Devleti ile cihaný kuþatan bir devlete dönüþmüþtür.

Selçuklu’nun teþkilatçýlýk birikimi, Osmanlý’nýn adalet ve düzen felsefesiyle birleþmiþ; dünya tarihine yön veren, çað açýp çað kapatan bir medeniyet kurumu doðmuþtur. Ne var ki tarih, bir düz çizgide ilerlemez. Yýkýmlar, geri çekilmeler, iþgaller, parçalanmalar… Hepsi bu yürüyüþün imtihanlarýdýr. Osmanlý’nýn çözülüþüyle sarsýlan bu büyük yürüyüþ, yeniden toparlanmak, çaðýn ruhuna uygun bir hamle yapmak için Türkiye Cumhuriyeti ile yeniden inþa edilmiþtir. Cumhuriyet, sadece yeni bir rejim deðil; kökleri Selçuklu’ya ve Osmanlý’ya dayanan bir milletin, kendi tarihsel misyonunu yeniden tanýmlama ve çaðýn imkânlarýyla onu devam ettirme iradesidir.

Ýþte 15 Temmuz 2016 gecesi yaþanan darbe teþebbüsü, yalnýzca bir iktidar kavgasý, bir iktidarý devirme giriþimi olarak okunamaz. O gece hedef alýnan, bu yürüyüþtür. Selçuklu’dan Osmanlý’ya, oradan Cumhuriyet’e uzanan tarihsel süreklilik… Hedef, bu milletin yeryüzünde adaleti tesis etme misyonudur. Hedef, bir kez daha ayaða kalkmak isteyen bu milletin diz çökmesidir. 15 Temmuz, bir milletin hafýzasýný, idealini ve cihan tasavvurunu tarihten silme teþebbüsüdür.

Tarih, bir milletin alnýna yazýlmýþ kader deðil, onun elleriyle yazdýðý mukadderattýr. 15 Temmuz gecesi, sadece bir darbenin bastýrýldýðý bir tarih deðildir. O gece, milletin devletini ilk kez doðrudan koruduðu bir vakýadýr. Askeri, polisi, sivil halký ve siyasetçisiyle topyekûn bir milletin, kendi mukadderatýný teslim etmeyiþinin adýdýr.

15 Temmuz 2016 gecesi, bu tarihi yazgýyý deðiþtirmek isteyenler ile sonuna kadar sahip çýkmakta kararlý olanlar karþý karþýya geldi. Bir tarafta vataný pazarlýk masasýna sürenler, diðer tarafta vataný canýyla mühürleyenler vardý. O gece göðsümüzü siper ettik; çünkü eðer siper etmeseydik, sabaha baþka bir ülkeye uyanacaktýk. Bu yüzden 15 Temmuz, sadece geçmiþin deðil, geleceðin de gecesidir. Ýhanetin karanlýðýnda direniþin meþalesiyle yürüyen millet, istiklâlini satmamýþ, iradesini rehin vermemiþtir. Ve o gece, nesiller boyu anlatýlacak bir vakýa hâline gelmiþtir.

Darbelerin tarihsel ve pratik olarak en temel amacý, ülke yönetimine el koymaktýr. Bu baðlamda, darbeler her zaman meþru idareyi, yani halkýn seçtiði yöneticileri hedef alýr. Asýl hedef, ülkenin siyasi, askerî ve bürokratik yönetim erkini elinde bulunduran kadrolardýr. Darbeciler, genellikle yönetime doðrudan müdahale ederek, mevcut idarecileri görevden uzaklaþtýrýr; yerine kendi belirledikleri sivil ya da askerî kadrolarý geçirirler. Bunun en bariz örneklerini 1960, 1971 ve 1980 darbelerinde açýkça görmek mümkündür. Her birinde, ilk adým, Cumhurbaþkaný, baþbakaný, bakanlarý valileri ve kritik devlet kurumlarýnýn baþýndaki isimleri devre dýþý býrakmak olmuþtur.

Ancak 15 Temmuz 2016’daki darbe giriþimi, bu klasik darbe tanýmýyla örtüþmeyen birçok yön barýndýrmaktadýr. Her þeyden önce, bu giriþimde, doðrudan devletin yönetim kademesinin hedef alýndýðýna dair net bir planlama, strateji ve uygulama yoktur. Elbette nihai hedefin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm yönetim yapýsý olduðu inkâr edilemez. Cumhurbaþkanýndan kaymakamlara, valilerden bürokratlara kadar tüm yönetici kadrolarýn deðiþmesi planlanmýþtý. Ancak olaylarýn seyrine bakýldýðýnda, darbecilerin önceliðinin bu olmadýðý açýkça görülmektedir.

FETÖ yapýlanmasýnýn, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn en yakýn çevresine kadar sýzdýðý biliniyor. Hatta 15 Temmuz’dan sonra, koruma ekibi içinde bile FETÖ iltisaklý isimlerin bulunduðu ortaya çýktý. Bu durum, eðer doðrudan Erdoðan’ý bertaraf etmek isteselerdi, bunu çok daha az çatýþmalý ve etkili yollarla yapabileceklerini gösterir.

Ancak bu yapýlmadý. Çünkü amaç yalnýzca Erdoðan deðil, sadece hükümet de deðil; Türkiye’nin tamamýydý. Devletin tüm sinir uçlarýna ayný anda saldýrýldý. Kaos üretildi, korku salýndý, toplumsal çözülme hedeflendi.

Kurumsal olarak devletin iþlemez hâle getirilmesi, toplumsal olarak halkýn kutuplaþtýrýlmasý ve psikolojik olarak milletin korku, panik ve güvensizlik duygularýna mahkûm edilmesi hedeflenmiþti. Bu yönüyle 15 Temmuz, klasik darbe formatýnýn ötesinde, hibrit bir saldýrý þeklinde tezahür etti: Hem içeriye dönük bir iç savaþ senaryosu, hem dýþarýya dönük bir müdahale zemini hazýrlýðý…

Yani Türkiye’yi, bir “kontrollü çöküþ” senaryosuyla yeniden þekillendirmek isteyen uluslararasý bir planýn parçasýydý bu giriþim. O gece, Meclis’in bombalanmasý, emniyet müdürlüklerinin basýlmasý, sivillere ateþ açýlmasý, televizyonlarýn ele geçirilmesi gibi geniþ çaplý eylemler, bir iktidar deðiþikliðinden çok, bir “devlet yýkýmý” senaryosunu andýrýyordu. Amaç, Türkiye’yi iç savaþ eþiðine sürükleyip, toplumsal bir kaos iklimi oluþturarak uluslararasý müdahalelere açýk hâle getirmekti.

15 Temmuz’un baþarýlý olmasý demek, Türkiye Cumhuriyeti’nin istiklâlini kaybetmesi demekti. Dýþarýdan emir alan, içeride korku salan bir yapýnýn gölgesinde, milletin deðil, FETÖ’nün vesayetine girmiþ bir devletin yaþamasý mümkün olmayacaktý. Kýsa vadede Suriye, Irak, Doðu Akdeniz gibi bölgelerdeki her türlü politikamýz rafa kaldýrýlacak, orta vadede ise içeriden lime lime edilerek tarihin karanlýk sayfalarýna gömülecektik. Milletin iradesi, bir gruba, onun da iradesi dýþ mihraklara teslim edilecekti.

Bu millet, tarih boyunca nice badireleri atlattý. Cend’den Malazgirt’e, Moðol istilasýndan Haçlý saldýrýlarýna, Balkan bozgunlarýndan Çanakkale destanýna kadar her dönem, bu yürüyüþü durdurmak isteyenlere karþý yeni bir hamle yaptý. 15 Temmuz da bu zincirin bir halkasýydý. Millet, bu kez sokaklarda yürüdü; tanklara karþý göðsünü siper etti; ezanlarla, selâlarla, dualarla cihan yürüyüþüne sahip çýktýðýný gösterdi.

Çünkü bu yürüyüþ, sadece Türk milletinin deðil, bu milletin umudu olan tüm mazlum coðrafyalarýn yürüyüþüdür. Bu yüzden 15 Temmuz, sadece bir darbe giriþimi deðil; ayný zamanda tarihin yönünü yeniden tayin etmeye çalýþan bir iradeye karþý yapýlmýþ bir meydan okumaydý. Bu meydan okuma, yine milletin iradesiyle bertaraf edildi.

“15 Temmuz gecesi, Türkiye’nin þah damarýna hançer uzatýldý. Ama millet, o hançeri elinden alýp kendi iradesiyle tarihe mühür vurdu.”

Bugün yapýlmasý gereken, bu yürüyüþün farkýnda olmak, 15 Temmuz’u yalnýzca bir gecenin deðil, bir milletin tarihsel bilincinin parçasý olarak okumaktýr. Çünkü bu milletin yürüyüþü henüz tamamlanmadý. Ve hiçbir darbe, ya da baþka bir iç ve dýþ etmen bu yürüyüþü durduramayacaktýr.

Henüz Yorum yok

Ýlk yorumu siz yazýn.

Yorum Býrakýn

E-Mail adresiniz yayýnlanmaz.







Yazarýn Diðer Makaleleri