- 24 Haziran 2025 - -YENÝ- TÜRKÝYE ÝÇÝN TARÝHÎ BÝR ZARURET OLARAK MEGA ÝDEAL (BÜYÜK ÜLKÜ) ARAYIÞI
- 07 Haziran 2025 - -YENÝ- KUDÜS’E AÐIT ÞÝÝRÝ TAHLÝLÝ
- 30 Mayýs 2025 - KUDÜS'E AÐIT ÞÝÝRÝNÝN EVLAT EDÝNME HÝKAYESÝ
- 23 Mayýs 2025 - MESCÝD-Ý AKSAY'A AÐIT !
- 07 Mayýs 2025 - HÝNDÝSTAN-PAKÝSTAN SAVAÞI ÝNSANLIÐIN SONU OLABÝLÝR MÝ ?
- 29 Nisan 2025 - YÂSÎN SAHÝBÝ OLMAK… KAVMÝNÝN KURTULUÞU ÝÇÝN BEDEL ÖDEMEK…
- 22 Nisan 2025 - KUR’ÂN’IN KISSALARLA YÜKLEDÝÐÝ SORUMLULUK
- 18 Nisan 2025 - YASÝN SURESÝ VE MARANGOZ HABÝB’ÝN MESAJI
- 11 Nisan 2025 - HAYATIN MERKEZÝNDE BÝR PEYGAMBER
- 26 Þubat 2025 - MAKÝNALARIN ÖÐRENME SERÜVENÝ: YAPAY ZEKÂ
- 17 Þubat 2025 - YAPAY ZEKA, TEHDÝTÝ MÝ, FIRSATI MI?...
- 10 Þubat 2025 - SIRADANLAÞMAK
- 01 Þubat 2025 - HAYALÝNDE KUDÜS OLMAYANIN ÝMANINDAN ÞÜPHE EDÝLÝR
- 26 Ocak 2025 - KUDÜS, MESCÝD-Ý AKSA BÝZÝ ÝLGÝLENDÝRÝR MÝ?
- 19 Ocak 2025 - KIRILMA NOKTASI GAZZE

MUHAMMED ÞAMÝL GENÇOSMANOÐLU
ARZ – I MEV’UD; MÜSLÜMAN COÐRAFYADA ÝÞGAL PLANLARI, TÜRKÝYE'YÝ BEKLEYEN TEHLÝKE
ARZ – I MEV’UD; MÜSLÜMAN COÐRAFYADA ÝÞGAL PLANLARI, TÜRKÝYE'YÝ BEKLEYEN TEHLÝKE
Her milletin kendini dünyada var olma amacýyla ortaya koyduðu büyük hedefleri vardýr. Kýsacasý bu fikirlere "büyük idealler" denir.
Ýsrail'in hedefleri de “arz-ý mev‘ûd”… Yani Ýsrail'e vaat edilen topraklar. Onlar bu idealin peþindeler. Bu motivasyonla halkýný güdüyor, motive ediyorlar. Bu ayný zamanda onlarýn kutsal inançlarý. Tahrif olmuþ Tevrat'ta böyle yazýyor. Onlara göre bu bir iman ilkesi…
Bugün Ýsrail’in politik hamlelerini belirleyen þey sadece askerî ya da diplomatik çýkarlar deðildir. Siyonist ideolojinin arkasýnda dinî bir tahayyül, bir "kutsal toprak" miti yatmaktadýr. Tahrif edilmiþ metinlerde “Eretz Yisrael”, “Kenan Diyarý”, “vaat edilmiþ topraklar” olarak geçen bu ideal, Yahudi kimliðinin temel motivasyon kaynaklarýndan biri hâline gelmiþtir.
Tahrif edilen Tevrat’ta geçen “arz-ý mev‘ûd” kavramý, Yahudiler açýsýndan bir inanç meselesidir. Bu motivasyon, sadece bir toprak iþtahý deðil, ayný zamanda bir dinî vecibe gibi görülmektedir. Onlara göre bu vaat, ilahî bir imtiyazdýr. Oysa Kur’ân-ý Kerîm’in nüzulü ile birlikte Tevrat ve Ýncil’in hükümleri nesh edilmiþ, yalnýzca Kur’an hakikatin kaynaðý olarak kalmýþtýr. Kur’an'da ise Yahudilere ebedî olarak verilmiþ bir toprak vaadinden söz edilmez; aksine onlarýn isyanlarý, peygamberleri yalanlamalarý ve ilahî emirlere karþý nankörlükleri anlatýlýr.
Hz. Yusuf (a.s)’ýn Mýsýr’da kölelik, zindan hayatý ve arkasýndan iktidara yükseliþi ve ailesini Kenan diyarýndan yanýna alýþýyla baþlayan süreç, Ýsrailoðullarý’nýn Mýsýr’daki refah dönemine evrilmiþ, ancak Firavun’un zulmüyle köleliðe dönüþmüþtür. Hz. Musa önderliðinde gerçekleþen çýkýþ ve Tih Vadisi’nde geçirilen 40 yýllýk sürgün, Yahudi tarihinde derin izler býrakmýþtýr. Kur’an’da belirtildiði üzere Ýsrailoðullarý Allah’ýn kendilerine emrettiði topraða girmeye cesaret edememiþ, Allah’a ve Musa (a.s)’a isyan etmiþlerdir. Bunun sonucunda Allah bu topraklara giriþlerini onlara kýrk yýl boyunca haram kýlmýþtýr. Onlar bu topraklarý hak etmemiþlerdir.
Rivayetlere göre Hz. Yuþa ile Kudüs’e giriþ gerçekleþmiþse de, bu giriþ ilahî emre aykýrý þekilde, secde ederek deðil, alaya alarak yapýlmýþtýr. Yahudiler bu tavýrlarý ile "seçilmiþ kavim" vasýflarýný kaybetmiþlerdir. Artýk "vaat" deðil, "lanet" onlarýn payýna düþmüþtür.
Kur’an’ýn bize bildirdiðine göre, Yahudiler Allah’a verdikleri ahdi bozmuþ, Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamberliðini inkâr etmiþ, gerçek bilgiyi bile bile görmezden gelmiþlerdir. Bile bile hakký gizlemiþlerdir. Âlemlerin efendisi (s.a.v)’in vasýflarý, onlarýn gelmesini beklediði peygambere çok uyuyordu. Ama gelen peygamberin kendi kavimlerinden olmayýþý, hasetlikleri sebebiyle kendi öz oðullarýný bildikleri gibi onun da peygamber olduðunu bildikleri hâlde inkâr ettiler. Bu itaatsizlik, þýmarýklýk onlarýn ilahî lütuf ve fazilet vasfýný kaybetmelerine sebep olmuþtur. Allah’ýn laneti onlarýn üzerine inmiþtir; böylece “salih kavim” sýfatý tarihe karýþmýþ, “vaat edilen topraklar” fikri de ilahî meþruiyetini yitirmiþtir.
Yani bugün “arz-ý mev‘ûd” diyerek Filistin topraklarý üzerinde hak iddia eden Siyonist düþünce, ne dinî ne de tarihî açýdan geçerli bir dayanak taþýmaz. Bu düþünce, tahrif edilmiþ bir inancýn sekülerleþtirilmiþ versiyonudur.
Onlar açýsýndan yanlýþta olsa bu bir gaye… Onlarýn kendilerine göre motivasyonlarý tam… Bir kýsým aklý evveller, "Bu bir komplo, bunlar gerçek deðil" diyorlardý. Ama Ýsrail'in izlediði politikalar, bunun hiç de komplo olmadýðýný, tamamen gerçekçi bir zeminde ilerlediðini gösteriyor. Nitekim 7 Ekim'de Gazze'ye baþlattýklarý saldýrýda askerlerinin kollarýndaki rütbelerinin yanýnda "arz-ý mev‘ûd" haritasýný tüm dünya gördü. Gerçekleri görelim; bu bir komplo ya da bilgisayar oyunu deðil. Hedefe kitlenmiþler, adým adým hedeflerini gerçekleþtiriyorlar. Burada bizi ilgilendiren kýsým þu: Arz-ý mev‘ûd topraklarý Müslüman coðrafyayý ilgilendiriyor.
Özelde de Türkiye'yi ilgilendiriyor. Ýsrail’in Arz-ý Mev‘ûd hayalinde ki Türkiye!
Fýrat'la Nil arasý, vaat edilmiþ topraklarýn bir kýsmý Türkiye'de. Ýsrail Türkiye'nin Þanlýurfa, Diyarbakýr, Mardin, Batman, Siirt, Kilis, Gaziantep, Þanlýurfa, Adana ve Osmaniye ile beraber, bereketli ovalar ve su kaynaklarýný ele geçirmeyi hedefliyor. Üç aþamalý Arz-ý Mev‘ûd planýnda Türkiye, Filistin’in ele geçirilmesinin ardýndan ikinci aþamada Ortadoðu ile ele geçirilecek topraklar arasýnda yer almaktadýr.
Müslümanlar olarak bugün sadece siyasî ve ekonomik saldýrýlarla deðil, ayný zamanda psikolojik savaþlarla da yüz yüzeyiz. Ýsrail’in oluþturduðu “yenilmezlik” algýsý, sadece askerî güce deðil; zihinlerde oluþturulan bir bozgun psikolojisine dayanmaktadýr.
Bu durum, tarihimizde birçok kez yaþanmýþtýr. Selçuklu askerinin Moðol karþýsýnda sýraya girip, birer birer kelle vermeyi beklemesi; Osmanlý’nýn Balkanlar’ý tek kurþun atmadan terk etmesi; hep bu ruhsal çöküntünün neticeleridir. Bir milletin önce zihni fethedilir; sonra bedeni, sonra vataný...
Selçuklu askeri gibi boynunun vurulmasýný mý bekleyeceðiz? Bozgun psikolojisi, yenilmiþlik duygusu çok kötü bir psikolojidir; devletler yýkýlýr, topraklar kaybedilir. Osmanlý, bozgun psikolojisine kapýldýðý için tek kurþun bile atmadan Balkanlar'ý kaybetti; savaþa bile girmedi. Selçuklu Devleti de ayný bozgun psikolojisine kapýlmýþtý. Öyle ki tarihçiler, bir Moðol askerinin 27 tane Selçuklu askerini öldürdüðünü yazar. Selçuklu askerleri öyle bir bozgun psikolojisine girmiþler ki sýraya girip son sýradaki adam, ilk sýradaki adama bakarak kellesinin ne zaman alýnacaðýný beklermiþ. Ýþte bozgun psikolojisi böyle bir þey... Teke tek dövüþte ya da iki kiþi bile en azýndan bu Moðol askerini öldürme gücüne sahipken, bu bozgun psikolojisi, yenilmiþlik psikolojisi onlarý mahvetti.
Müslümanlarýn uyanýk olmasý, Ýsrail'e karþý bozgun psikolojisine girmemesi gerekiyor. Ekranlardaki ABD ve Ýsrail güzellemeleri bizi etkilemesin. Özellikle ülkemizde maalesef tv yorumcularý bu kara propagandanýn etkisi altýndalar ve milletimizi de etkiliyorlar. Bu programlarý ayýk bir zihinle takip etmemiz gerekiyor. Yoksa zihin dünyamýzda Ýsrail ve ABD yenilmez devasa bir güç olarak kalacak.
Vataný olan ama ideali olmayan milletler, tarihin arþivine kaldýrýlýr. Çünkü toprak üzerine anlam inþa edilemezse, o toprak bir gün baþkalarý tarafýndan alýnýr. Ýsrail’in arz-ý mev‘ûd hayaliyle yürüttüðü mücadele, bize idealin ne kadar güçlü bir itici güç olduðunu göstermektedir. Bizimse bunun karþýsýnda daha büyük, daha hakiki, daha ilahî bir idealle ayaða kalkmamýz gerekir: Ümmet bilinci, tevhid hakikati ve adalet ideali…
Yahudilerin "vaat edilmiþ topraklar" iddiasý, tarihî ve dinî açýdan çökmüþ bir propagandadan ibarettir. Bu propagandanýn etkisinden kurtulmak için kendimize ait büyük idealler kuralým. Müslümanlarýn yapmasý gereken, bu iddiaya karþý ilmî ve siyasî mücadeleyi sürdürürken, kendi medeniyet deðerlerine sýký sýkýya baðlanmaktýr. Unutulmamalýdýr ki, topraklar ancak imanla, þuurla ve dirençle vatan olur. Bunun yanýnda en iyi savunmanýn hücum olduðundan hareketle Türkiye’nin de proaktif bir dýþ politika izlemesi elzemdir.
Suriye yýkýldý, Irak bölündü, Ýran vuruldu… Sýradaki hedefin Türkiye olduðu açýktýr. Bu sadece sýnýrlarýmýzý ilgilendiren bir güvenlik sorunu deðil; ayný zamanda ruhsal ve ideolojik bir kuþatmadýr. Eðer bizler de “yenilmiþlik” psikolojisine saplanýr, büyük ideallerden kopar ve sadece güncel meselelerin dalgasýnda savrulursak; gelecek nesillerimize býrakacaðýmýz bir “vatan” kalmaz.
Henüz Yorum yok