- 14 Mayýs 2025 - -YENÝ-TURNUSOL KÂÐIDI VE YAHUDA’NIN ÖPÜCÜÐÜ
- 01 Mayýs 2025 - TÝMSAH GÖZYAÞI VE 1 MAYIS
- 31 Mart 2025 - RÜMEYSA VE VÝCDAN AYAKLANMASI
- 17 Mart 2025 - ZEKAT VERME SORUNU
- 15 Mart 2025 - BEYAZ CEKET
- 08 Mart 2025 - 8 MART KADIN ÞÝDDETÝ
- 22 Þubat 2025 - BUHTUNNASR VE FÝLÝSTÝN YAHUDÝLERÝ
- 04 Þubat 2025 - UMRE OKULU
- 07 Ocak 2025 - FERDÝ TAYFUR VE ÝSLAMÝ CENAZE MERASÝMÝ
- 31 Aralýk 2024 - MODERNÝZM DÝNÝ ASTROLOJÝ
- 09 Aralýk 2024 - YILBAÞI ALKOL BAÞI
- 06 Aralýk 2024 - ÝSLAM DEOLOJÝ DEÐÝLDÝR
- 04 Kasým 2024 - SORUNLU DEÐÝL SORUMLU BÝR HAC
- 21 Ekim 2024 - ZAHÝD ÞEHÝT YAHYA SÝNVAR
- 15 Ekim 2024 - DÝYANET CAMÝ VE CEMAAT
- 09 Ekim 2024 - 7 EKÝM FITRATIN DÝRENÝÞÝ
- 16 Eylül 2024 - BÝR MEVLÝD KANDÝLÝ DAHA GERÝDE KALIRKEN
- 02 Aðustos 2024 - ÝSMAÝL HANÝYE HAFTASI
- 31 Temmuz 2024 - SÝYONÝST YAHUDÝ TERÖRÝSTLER
- 15 Temmuz 2024 - KATÝLLER ÜLKESÝ AMERÝKA
- 05 Temmuz 2024 - MÜLTECÝ GÖÇMEN PEYGAMBER
- 23 Mayýs 2024 - RAHMANIN MÝSAFÝRÝ OLMAK
- 06 Mayýs 2024 - KÜRESEL VÝCDAN AYAKLANMASI
- 16 Nisan 2024 - ÝSLAMCILAR VE EKSEN KAYMASI
- 06 Mart 2024 - RÖNESANS II GAZZE
- 24 Aralýk 2023 - ELEÞTÝRÝSEL BAKIÞ FÝLÝSTÝN
- 15 Aralýk 2022 - Kudüs’ü Bünyamin’ce Sevmek
- 10 Aðustos 2022 - Bilinç Ýntifadasý
- 15 Nisan 2022 - ÝSRAÝL YENÝ BÝR KATLÝAMA MI HAZIRLANIYOR

FURKAN YILMAZ ALTINÖZ
ORUCUN KEFARETÝ VAR MI?
ORUCUN KEFARETÝ VAR MI?
Ýlim ehli olmayan veya konunun âlimi olmayan kimselerin Ýslam ile ilgili ortaya koyduklarý sonuçlar, verdikleri fetvalar; tam bir katliam örneðidir. Hani “ayaða düþtü” denilir ya. Ýþte sahipsiz ilim yani fýkýh ya da din ayaða düþtü. Düþürdüler. Kimler? Cahiller. Az akýllýlar. Din tacirleri. Sorumsuzlar. Hainler. Misyonerler.
Hiç bir kanun, tüzük ve yönerge anayasaya aykýrý çýkarýlamaz. Yine hiçbir anayasa toplumu göz ardý ederek yok sayarak kanunlara kaynaklýk edemez. Ýnsan psikolojisi, sosyolojisi, tarih, kültür, dil hatta coðrafya dikkate alýnarak; sorumluluk duygusu yüksek kimseler tarafýndan yasalar yapýlýr ve içtihatlarda bulunulur.
Düne kadar Yahudiler, Hristiyanlar, sekülerler tarafýndan Ýslam’a karþý bir savaþ yürütülürdü. Kur’an’ýn Allah’ýn kitabý olmadýðý, Hz. Peygamberin rol model olmayýp postacý konumunda olduðu, hadislere güvenilemeyeceði, sahabeler sýradan insanlar olduðu, mezheplerin dinde olmadýðý gibi saldýrýlar yapýlýrdý. Ama bunlara karþý okusun ya da okumasýn tüm Müslümanlar karþý koyar: Kendi mahallelerinde salyangoz sattýrmazlardý.
Þimdilerde ise böyle deðil. Akademik ünvanlý, yazar patentli veya ilahiyatçý kimlikli birçok insan; dünkü Ýslam düþmanlarýnýn iddia ettiklerinin bir fazlasýný da söyleyerek Ýslam’a ve Müslüman topluma saldýrmaktadýrlar. Bu hal batýlýlarýn saldýrýsýndan daha tehlikeli çünkü “sapý bizden.”
Önce imamlara saldýrdýlar ve itibarsýzlaþtýrdýlar. Sonra müftülere saldýrdýlar gözden düþürdüler. Sonra Diyanet Ýþleri Baþkanýna ve Din iþleri Yüksek Kuruluna saldýrdýlar etkisiz hale getirdiler. Sonra müçtehitlere saldýrdýlar onlarda bizim gibi adam dediler âlimsiz býraktýlar. Sonra dinde mezhep yok dediler okulsuz býraktýlar. Sonra Ýslam fýkhýna yöneldiler Emevi fýkhý deyip þüphe saçtýlar. Sonra sahabeye yönelip onlarý tartýþmaya açarak dini bize getiren kaynaðý güvensiz hale getirdiler. Sonra Allah’ýn peygamberine yönelerek senin helal haram koyma yetkin yok sende bizim gibi bir insansýn. Bir görevin vardý vahyi ayet getirmek. O da bitti senin de örnek olma rolün yok dediler. Ve sýra Kurana geldi. Seni aracýsýz yani peygambersiz, sahabesiz ve müçtehitsiz en iyi biz anlarýz dediler. Otopsiye tabi tuttular. Sonra bu Allah’ýn ayetleri olmaz dediler. Deist oldular. Ve emekli bir tanrý anlayýþýna sahip oldular.
Ve dini yani Ýslam’ý ayaða düþürdüler. Bir duvar ustasýnýn yaptýðýný tartýþamayanlar, bir doktorun önünde el pençe divan duranlar. Bir yargýcýn karþýsýnda esas duruþta bulunanlar, nefislerinin isteklerine sinek dahi kondurmayanlar; konu Ýslam, din, peygamber, sünnet, mezhep olunca alleme kesilmekteler. Ýslami bir kaideyi öldürmek adam öldürmeye benzemez. Bir adamýn ölümü kendisi ve ailesi ile sýnýrlýdýr. Ama Ýslami bir kaidenin inancýn güvenin öldürülmesi, Müslüman toplumu ve kýyamete kadar geleceklerin öldürülmesidir.
“Kuran bize yeter” Kur’an’dan baþka kitap okunmamalý diyerek hadisleri, sahabeyi ve müçtehitleri yok sayanlar. Ciltler dolusu tefsir kitabý yazdýlar. Ýnancý, fýkhý ve hukuku anlatan onlarca kitap yazdýlar. Hz. Peygamberin, sahabenin ve alimlerin önderliðini yol göstericiliðini kabul etmeyenler; þehir þehir dolaþarak konferans vererek kendilerini dinlemeye çaðýrdýlar. Zýmmen peygamberin deðilse bile sahabeden ve müçtehit imamlardan rol çaldýlar.
Bir arkadaþ ortamýnda otururken “Ýslam’da oruç kefareti yoktur. Ýddiasý var. Bu konu nasýl?” diye soruldu. Bu soru masummuþ gibi durmakta ama öyle deðil. 4 mezhebe göre ramazan orucunu zorunluluk olmadýðý halde kasten bozan kimseye 61 gün oruç tutma kefareti gerektiðine ittifak etmiþlerdir. Kefaret yoktur diyenler öncelikle bu âlimleri ve mezhepleri itibarsýzlaþtýrmaktalar. Mezhep imamlarýnýn verdikleri hükümlerin/fetvalarýn ayet ve hadis kaynaklý olmadýðýný iddia etmiþ olmaktadýrlar. Ýlim ve alim yetimi yýðýnlar oluþturarak þeytan ve dostlarýnýn saldýrýlarýna açýk hale getirmektediler.
Hâlbuki “Bütün müçtehitler, Ramazan günü oruçlu iken bilerek ve isteyerek cinsel iliþkide bulunmanýn, hem kaza hem de kefâreti gerektireceði konusunda görüþ birliði içindedirler82. Fakat bir þey yiyip içmenin kefâreti gerektirip gerektirmediði konusu ise mezhepler arasýnda tartýþmalýdýr.
Evzaî, Þâfii, Ahmed b. Hanbel ve zâhirîlere göre, oruç kefâreti konusunda delil olarak Ebû Hureyre ve Hz. Aiþe'nin rivâyet ettiði hadîslerde kefârete sebep olarak "cinsel iliþki” zikredilmiþtir. Kefâretler naslarla belirlenen ve kýyasa mahal olmayan cezalar olduðu için sadece cinsel iliþkide kefâret gerekir. Bu âlimler hükmün illetini "Ramazanda cinsel iliþki” olarak görmelerinden dolayý, onlara göre bunun dýþýnda yeme, içme veya bir baþka yolla Ramazan orucunu bozan kimseye kefâret gerekmez[1]. Kefâret cinsel iliþki ile bozulan oruç için belirlenmiþ, kýyasa aylan bir hükümdür ve bu hüküm baþkasý için makîsun aleyh olamaz[2] sonucuna varmýþlardýr.
Hanefi ve Mâlikîlere göre, Ramazan orucunun özürsüz olarak bir þey yemek veya içmekle bozulmasý durumunda da kefâret gerekir[3]. Onlar, orucun bilerek ve isteyerek bozulmuþ olmasýný, Ramazan orucuna gösterilmesi gereken saygýnýn ihlali ve kefâretin gerekmesi için yeterli görürler[4][5][6]. Bazý rivâyetlerde orucun bozulma þeklinden söz edilmeksizin "Adamýn biri Ramazanda orucunu bozmuþtu "87 þeklinde mutlak ifadenin kullanýlmasý, Hz. Ali'nin "Kefâret yeme, içme ve cinsel iliþkiden dolayýdýr ”88 sözü bu görüþü destekleyen delillerdir. Özellikle Hanefiler, "Bedevî hadisinde, mücmel olarak verilen bilgi diðer rivâyetlerle müfesser hale gelir. Kefâret, oruç bozma ile meydana gelen günahlarýn ortadan kaldýrýlmasý için aklen ve þer'an zorunludur. Biz bu hükme illetlendirme veya kýyasla deðil bizzat naslarla ulaþýyoruz89, çünkü kefâret, miktarý nasla belirlenmiþ [7]müeyyidelerden baþka þeye kýyasla tespiti mümkün deðildir.”
Sonuç olarak orucun kefareti vardýr. Ve dayandýðý nokta hadisi þeriflerdir. Bir çok konuda olduðu gibi orucun kefareti yoktur iddiasýnda bulunanlarýn meselesi kefaret deðil Hz. Peygamberin (sav) ve alimlerin dindeki rolünün yok sayýlmasýdýr.
2 Yorum
Kemal Mete
26 Þubat 2025Kemal Mete
12 Mayýs 2025